Dragon Age: Inquisition ✅ 83

twitter:image


Beklediğim sonu alamadım belki ama mükemmel bir 100 saat geçirdim. Daha iyi 100 saatler harcamışımdır oyunlara ama bu da yenilir yutulur bir 100 saat değildi. Gerçekten klas bir 100 saatti. Ki oyunu 120 saatte bitirdim. Bu da oyunun asıl vurucu noktasının bir göstergesi.

Bence oyunun ilk kısımları o kadar yavaş ve sıkıcıydı ki 20 saatim çöp edilmiş gibi hissetmeye başlamıştım. Ama zaman geçtikçe ve hikaye ilerledikçe oyunun temposu o kadar güzel artıyor ki o 20 saat gerekliymiş gibi bakıyorsunuz oyuna. Sanki bir giriş paragrafı gibi oluyor o ilk 20 saat. Genellikle konuya girilmeyen etrafında tur atılan ama burada bir yerde işte ana konu diyen girişler gibi. Temponun yükselişinin saniye saniye deneyim etmek bu oyunun en vurucu yanlarından biri kesinlikle. Oyunda harcadığınız her dakika daha büyük, daha da büyük şeylerin yaşanmasını görmek ve bir sonraki büyük şey için beklemede olmak kesinlikle mükemmel bir his. Yani eğer oyunun başlarını oynayıp bıraktıysanız bir şans daha verip bir kaç ana görev yapın elbet sevdiğiniz bir tat bulacaksınız. Tabi oyunu bile başından bırakmış bir kişinin bu kalitesiz yazıya ne kadar sabır göstereceği ayrı bir muamma ama... anladınız siz güzel işte oyun.

Tüm bu temponun yükselmesi gerçek hayata da uyarlanabilir pek tabi. İnsanlar yüksek tempolardan çok çabuk yorulabilir ve normal bir insan tepkisi olarak bazen bu tempodan kaçmak isteyebilirler. Aynı durum oyunda da resmedilmiş. Bir haritadaki yapılabilecek her şeyi yapmış ana karakterimiz evi addedebileceğimiz karargaha döndüğünde kendisi ya da arkadaşları için yeni zırh ve silahlar yapmakla uğraşabilir veya arkadaşları ile muhabbet edebilir. Tüm bu karmaşanın içerisinde biraz olsun ana karakteri ve bu bağlamda oyuncuyu rahatlatmak aslında temponun ne kadar başarılı işlendiğini de fark etme şansı tanıyor bizlere.

Bunca tempo olayı şöyle biraz geriye dönülüp eski oyunlara bakıldığında aslında hiç değişmemiş gibi duruyor. Benim için ilk oyundan beridir Dragon Age yan görevleri yap, arkadaşlarınla sohbet et veya onların görevlerini yap, ana görevi yap ve döngüyü başa sar şeklinde gidiyordu. Bu döngü benim için ne kadar eğlenceli hissettiriyorsa oyunda o kadar iyidir görüşündeyim hep. Bu oyunda beni ziyadesiyle eğlendirdi ve hatta ikinci oyunda biraz baltalandığını düşündüğüm doluluk konusunda kendini ilk oyundan bile daha başarılı bir konuma çekti. Çünkü oyun deliler gibi dolu. Evet doluluğun büyük kısmını çok gereksiz sayılabilecek yan toplama görevleri ve diğer önemsiz etkinlikler sağlıyor ama önemsizliklerinin aksine bir hayli eğlenceliler, oyuna farklı bir hava katıyorlar.

İkinci oyun demişken baltaladığı bir şey daha olan yoldaşlar ile ilişkimiz biraz daha toplanmış bu oyunda. İkinci oyunda ben pek çok karakteri umursamamış sadece Aveline ve Merrill dışında kimseyi önemsememiştim. Bu oyunda tüm karakterler bir önem teşkil ediyorlardı benim için bununla aramı iyi tutayım diğerinden nefret ettiğimi de belli edeyim şeklinde düşünüyordum karar alırken. Bu durum ilk oyundayken en sevdiğim şeydi. Karar alırken yoldaşlarımın tepkileri en önemli şeydi benim için. Birde ilk oyunda en sevdiğim şey yoldaşlara hediye vermekti. Hangi hediye en çok hangisine gidiyor araştırmak ve düşünmek çok eğlenceli idi ve lakin Origins'den sonra hiçbir oyunda göremedik. Nerde lan hediye sistemi!

Velhasılıkelam burada daha yazamadığım diğer tonla hikaye oynanış ve bilumum diğer parçalarıyla  iyi oyundu efendim. Ben oynarken çok zevk aldım. E3 arifesindeyken de "Ulan yeni bir Dragon Age çıkmasa mı ki?" diye bir küçük umutlandım. Olsa fena olmaz aslında (Çılgınlar gibi bağırır) ama Bioware daha Anthem yapacak da, buna fokuslanacak da. Şimdi çok biliyormuş gibi de yazmayayım çünkü sektörün yapımcı yayıncı muhabbetleri en ilgimi çekmeyen kısım ne olur ne biter şu anda hiç bilmiyorum.

83

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Magicka ❌

Golden Compass ✅ 78

Hangover ✅ 64