Futurama ✅ 74+

 1999-2013, by David X. Cohen - Matt Groening



Sanırsam önden ilk 5 sezon için bir şeyler yazmak iyi olur. Malum 5. sezondan sonra büyük bir ara var ve tekrar 2011'de geri geliyor yeni sezon. Bu ilk kısım ile ikinci kısım arasında tahminen büyük farklar olacağı için 5.sezonu bitirmişken bir toparlamak iyi olur.

Futurama'da kötü olan az şey, vasat ve orta olan çok şey, iyi olan çok az şey var. Ama çok çok iyi olan ve başka bir yerde bulamayacağım o kadar yoğun ve özel anlar var ki. Dizinin gerçekten özel olup benim gözümde 10 alacak düzeye eriştiği çok fazla an var ama söylediğim gibi bunların çoğu an olarak kalmış ve bölümlerin baskın vasatlığını kaldırabilecek kadar uzatılamamış ki uzatılmasını da istemezdim açıkçası çünkü onlarda vasatlaşırdı. Bölümlere verdiğim puanlara bakınca aslında dizide neyi sevip neyi sevmediğimi çok rahat anlayabiliyorum. Öncelikle eski olmasını pek sevmiyorum. 98'den 2002'ye gibi bir alanı kapsıyor izlediğim yerler ve komedisinin çok büyük bir kısmını kendi güncelinden anlattığı ve benim de o dönemlerde sadece bir bebek olmam dolayısıyla komedik kısımların hepsi bir anda anlamsızlaşıyor. Buna ek olarak o kadar eski hissettiriyor ki sanki 20 yıl değil de 50 yıl önce yapılmış gibi geliyor, çekilmez bir yaşlı oluveriyor, tabi burada o biraz önce anlattığım şeyin etkisi de büyük.

İkinci aklıma gelen şey de gene yapıldığı dönemle alakalı olarak görülebilir. O dönemler her ne kadar insanların genelinin globalleşmeye iyice başladığı yıllar olsa da herhangi bir ürünün illaki (bir nebze de olsa) global olması gerekmiyor. Elimizdeki üründe çok ama çok lokal bir ürün bence. Pek çok esprisini amerikanın tanındık yüzleri, alışkanlıkları, yaşanmışlıkları üzerinden yapıyor ki dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan insana hitap etme yüzdesi iyice düşüyor. Bir de tekrar hatırlatmak gerek 20 yıl öncesinden gelen espriler bunlar. Ne kadar kuru hissettirdiğini tahmin edebilirsin.

Lokalite dedik, eski dedik üçüncüsü de gene bunlarla içli dışlı olan ve biraz öncede hafif çıtlattığım komiklik sorunu. Burada sorun sadece esprilerin eskimesi değil formatının ve stilinin de iyice eskimiş olması. Komik bir anın komik kısmı kadar build-up'ı da eskiyor arka planı da eskiyor ve 20 yılda ben daha çok bunun daha gelişmiş ve ustalaşılmış hallerini görünce çok arkaik kalıyor dizi. Komik olduğunu bildiğin halde gülememek çok yorucu oluyor ve bölümleri de yoruyor. Ee haliyle deneyimden çok fazla şey çalıyor. 

Ama her kötüde bir iyi görmek diyelim tüm bu komedi sıkıntısı beni hikaye ve karakterlerin derinleştiği yerlere karşı daha etkilenebilir hale getiriyor. Aşırı laubali, aşırı ciddiyetsiz bir ortamda bir anlık da olsa bir ağırlık, bir derinlik bulmak paha biçilemez bir durum. Fry her günün her saati salak bir figür olarak bulunması onun aslında 1000 yıl öncesinden gelmiş, duyguları ve hayalleri olan bir insan olduğu gerçeğinin perdeleyemiyor ve ortamla beraber karakteri bir anda çok ama çok büyütüyor. Bir an dahi olsa dizi bunu bana hatırlattığında kendimi sanki seçilmiş bir insan gibi hissediyorum sanki içine çok kapanık bir insan bana kendinden bir şeyler anlatacak kadar güvenmiş gibi hissediyorum. Ve bu sadece Fry özelinde de değil, en can sıkıcı karakterden en komik karaktere kadar kimde böyle bir derinlik yaratılsa normal değerinden en az 10 kat daha fazla etki ediyor, tüm dizi daha hoş daha anlamlı oluyor. Bu tip anların azlığıysa hem üzüyor hem de elindekinin değerini daha iyi bilmeni sağlıyor.

Şimdi 3 negatif 1 aşırı pozitiften bahsettim bir de bunların ikisine ortam hazırlayan daha nötr bir şeyden girelim, hikayeler daha doğrusu bölümlerin senaryosu. Her bölüm farklı bir şey, farklı bir olay anlatılsa da bir yerden sonra yakalanan o alışmışlık hissi yavaş yavaş kötü tarafın daha tolere edilebilmesine, iyi tarafın da daha samimi hale gelmesine zemin hazırlıyor. Clamps'inden Rodrigo'suna, Robot Devil'ından Nixon'una hepsi bir yerden sonra bir ailenin farklı yüzleri gibi sen istesen de istemesen de var olan hayatlarına devam eden karakterlere dönüşüyorlar. Gene diziden gelen bilgi ile bu karakterlerin derinleşebileceği ihtimalini sürekli olarak barındırması en sevmediğin karaktere karşı bile bir sempati oluşmasına olanak sağlıyor.

Velhasılıkelam aslında Futurama ilk beş sezonda kendi tutarsızlık ve kaosunda bir denge yakalamış gibiydi. Sanki çok az bütçeyle bilgisayar toplamışsın gibi teknik olarak sana çokça sorun çıkarsa da iyi kötü üzerinde özel anlar biriktirdiğin gibi bir 5 sezondu.



Bender's Big Score (2007)

by Dwayne Carey-Hill

Baya güzel bir bölümdü. Hem bu vasat dediğim bölümlerin havası hem de bolca karakter ve hikaye derinliği vardı. Süre artınca sanki anlatılacak önemsiz şeylerin yerini daha önemli ve anlamlı şeyler alıyor çünkü bölümün içerisinde hala bir aktüelliğe sahip oluyor. Uzun bölümler daha bir dişe dokunur geldi yani her ne kadar daha ilk bölümü izlemiş olsam da.

The Beast with a Billion Backs (2008)

by Peter Avanzino

Meh. Bu seferki daha mesajlı ama derinliksiz bir bölümdü. Pek beğenemedim açıkçası.

Bender's Game (2008)

by Dwayne Carey-Hill

Çizim, hayal gücü, gönderme, dizayn iyi güzel de hikaye kötü be abi. Tüm bu popüler kültür göndermeleri iyi güzel de anlatacağın şeyi çok ama çok baltalıyorlar. Bunun aynısını Arif V 216'da da yaşamıştım. Bir de Futurama'nın genel olarak ciddi olmayan ama bir türlü eşik atlayamayan komedisiyle vasat oğlu vasat bir bölüm.

Into the Wild Green Yonder (2009)

by Peter Avanzino

Kendi içinde orta, gelecek sezon için biraz daha parlak bir bölüm gibiydi. Hayat gibi çok derin ve metafizik bir konunun çok taşşak bir ortamla harmanı nasıl olur böyle olur işte. Gene eşik atlayamadı.

What a Life We Lived

(dizinin genel değerlendirmesi budur)
Vay be demek aylarca sarf ettiğim ter ve göz yaşının sonuna geldim. Ne yalan söyleyeyim kendisinden çoğu zaman çok çok sıkıldığım oldu. Fakat en sona geldiğimizde geriye dönüp bakıyorum da şu ana kadar izlediğim en güzel anlardan pek çoğuna da ev sahipliği yaptı. Benim hatırımda komedisi veya tekniği olarak değil bir oyun alanı gibi kalacak. 

İnsan hiç beklemediği yerlerde değerli şeyler bulunca o an yaşadıkları her şeyin anlamı en az 3 ile 4 ile katlanıyor sanırsam. Futurama'da öyle benim için. Ben bu yolculuğa başlarken komik şeyler göreceğimi düşünmüştüm sadece. Günün sonunda komedi kısmına bakarsak hiç tatmin olmadığım fakat bir karakter dizisi olarak, çok ama çok küçük dokunuşların dizisi olarak euphoria yaşadığımı söyleyebiliriz.

Duygu hatta spesifik olarak sevgi karakter gelişiminin en ama en önemli materyaliydi. Bender'ından Farnsworh'üne tüm önemli karakterler bu absürt kaosun içinde bir şekilde çok kısa bile olsa insan olduklarını gösterdiler (evet bender bile). Hermes'in Bender'a damga vurması, Farnsworth'ün çocukluk zamanlarıyla yüzleşmesi, Bender'ın yetimhaneye çocukları geri verdiğinde hissettikleri ve Fry ile olan arkadaşlıkları ve daha nice hatırlayamadıklarım. Ama en önemlisi, dizinin hep ışıkları üstüne alan ve bunu da hak eden şey Fry ve Leela'nın aşkıydı.

Son bölümü izlerken belki benim de bu tip bir şeyi yaşayıp geri dönüp onu kaybettiğim fikrini kafamdan bir türlü atamadım. Sırf güncel olarak hayatında duygu arayan biri olmamın sebebi belki de budur. Her ne kadar hafızam o zamanları hatırlayamıyor olsa da kalbim o duygu boşluğunu en derinden hissetmeye devam ediyordur belki de. Öyle bir aşk yaşamak ki bir daha sonsuza dek karşılaşmamak üzere ayrılmak... Ne acı ve ne boş bir hayat düşünmek bile can yakıyor. Yani bir dizinin sırf bunu düşündürüyor olması bile bir efsane bir şaheser olduğunu kanıtlamaya yetmez mi. Belki başkalarının gözünde yetmeyebilir fakat bende yarattığı etki paha biçilemez. Çünkü bir diziden hatta herhangi bir üründen hayatına anlam katmanın talimatlarını bulmayı beklemezsin ama bu dizi arkadaşlık, sevgi, aşk gibi şeyleri insanın böğrüne böğrüne saplıyor ara sıra. Öyle anlamlar ki denizin üstünde sevdiğin ile el ele yürümek gibi, ölmüş ve senin adınla çok büyük işler başarmış yeğeninin mezarını görmek gibi, annene son bir kez daha sarılabilmek gibi, sahibini yıllarca bekleyen bir köpek gibi, kokuşmuş bir yengeç olmana rağmen birileri tarafından sevilmek gibi o kadar etkileyici şeylerle doldurmak lazım ki hayatı yaşamanın bir anlamı olsun diyor bu dizi bana. Bunları yaşamak şu an için pek mümkün olmayabilir fakat bu eylemlerin muadilleri aynı yoğunlukta vardır bu dünya üzerinde de değil mi? Futurama böyle bir hayat yaşadı işte bolca saçma komedi ve hiç gerçek olmamış hayatların en yoğun anları ile bezeli bir hayat. Bu hayata 10 vermek çok isterdim lakin o kadar çok acı çektim ki bu süreçte kendisini 8'likler seviyesine bile sokmayacağım fakat bu sitede ilk defa olacak bir şey olarak çok ama çok özel bir 74 vereceğim kendisine. Eğer beğenmiyorsa notunu "it can bite my shiny metal ass".






+++74+++
artılar şekil olsun diye değil çok özel olduğu için






























































































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Magicka ❌

Golden Compass ✅ 78

Hangover ✅ 64