Dying Light Enhanced Edition ✅ 79

 2015, by Techland

Ah be gral çok çok güzel bir deneyim olabilirdin ama gel gör ki bu tempo ile olmaz baba. Oynanış ağırlıklı bir oyunsun, hikayen orta seviye, dünya ise bunlarla karşılaştırılınca belki de en özenilmiş parçan fakat beni oyun içi tercihlerinle bundan mahrum bırakman hiç hoş değil. Nasıl 23-24'üncü seviyede 5000 zombi tarafından kovalanmak mantıklı geldi size hiç ama hiç anlamadım. Fakat en zorda bitirmemi oyun bu hareketiyle kendi elleriyle reddetti. Bunu beni aşırı zorlayarak değil de oyundan uzaklaştırarak, alınan zevki sıfırlayarak yaptı. Halbuki ben zorluktan çok mutluydum. Nightmare zorluğunun ağırlığını ve yavaşlığını çok ama çok sevmiştim. Şimdi ise son 3-4 saatini sıkıntıdan hızlı hızlı bitirebilmek için en kolaya geçtiğim bir oyunsun. 

Şimdi tempo sıkıntısıyla ne anlatmak istiyorum ona gelelim (ki doğru tanımı bu mudur pek fikrim yok). Bu bence, benimle oyunun bir türlü hız olarak birbirine uyamamasını temsil ediyor. Oyunun başları oyunun geneline nazaran bir istisnaydı. Oradaki aldığım tadı seviye atladıkça kaybetmeye başlamam beni çok üzdü. Çünkü oyun ilerledikçe yeni zorluklarla tanıştırma kısmı bir kenara (çünkü bu çok normal ve mantıklı), ben seviye atladıkça rastgele yerlerde spawn olan koşan zombiler, sürekli aynı op hareketi yapan zombiler, hiçbir şey yapmamana rağmen nerden duydularsa taaa şehrin öte uçundan peşine takılan zombiler ve zorluk eşittir zombi sayısını arttırmak temelli dizayn, dizayn falan değildir bu kolaya kaçmaktır. Ben gelişiyorsam, heleki en zor modda gelişiyorsam bunun oyun tarafından da saygı görmesini isterim. Ama maalesef ben güçlenince "ooo demek seviye atladın o zaman al sana 600 tane koşan zombi" en basit haliyle gülünç. Çünkü zorluk başlarda immersion seviyesini en üst noktaya koyarken daha sonra aynı zorluk ondan uzaklaştırıyor. 

Neyse basit basit devam edersek; kavga dövüş bu başta bahsettiğim tempo ile beraber çalışınca en iyi parçalardan biriydi. En zorda harbi dayak yediğinden ölmemeye çalışmak gerçek bir deneyim arttırıcıydı, çünkü sonuç olarak ana karakterimizin en birinci görevi temelde hayatta kalmak. Gerçek bir kıyamet havasına giriyordun iyi işlediği yerlerde. Genelde kaçarak, staminana dikkat ederek, ses çıkarmamak, saldırılardan kati suretle kaçınmak gibi şeyler baya baya iyiydi. Ta ki tempo bozuluncaya kadar. Gene ayakta kalmayı denese de bir daha eski tadına hiç varamadı. 

Buna eklemlenen parkur da zaten oyunun satış noktalarından biriydi ve hakkını layığıyla verdi diyebilirim herhalde. En azından koşmak, kaçmak, hareket etmek hiçbir zaman sıkıcı olmadı. Dünyanın da buna aşırı elverişli dizayn edilmesi farklı farklı yapılar üzerinden rotalar oluşturması çok daha akıcı bir deneyim oluşturdu. Ve sanırsam en önemli özelliği kendini oyunun dünyasında hissetmenin en önemli ögelerinden biri olarak çok iyi işledi. Düşman çoksa naparsın, kaçarsın. Düşman güçlüyse naparsın, kaçarsın. Sokaklar zombilerle doluysa naparsın, parkur yaparsın. Bunu bir yol ve enstrüman olarak kullanmak bence bu oyunda verilmiş en iyi karardı. 

Dünyanın parkura uygunluğu kadar genel yapısı da bana göre hoştu. Orta doğu, Hindistan, Ege şehirleri karışımı bir yerdi Harran. Eski bir şehir olduğunu her şekilde belli eden ve baya baya karakterli bir şehirdi ki asıl güzel olan yanı oyunun böyle verilmesi çok kolay olmayan bir şeyi bana geçirebilmiş olmasıydı. Oyunun başında bulduğum QR kodu ile şehir hakkında bilgiler ve küçük bir yan hikaye okumak da hoştu ve beni şehre karşı çok pozitif olmaya taa oyunun başından itti. Öyle aşırıya kaçan hiçbir yanı yoktu fakat hep iyi bir alanı olma özelliğini korudu. 

Sonuç olarak son 10-15 saati hariç çok iyi bir 65 saat geçirdim. Biraz uzun sürdü ve oynadığım için pişman olduğum bir oyun olmadı. Sadece biraz hızlı bitsin diye son kısımlarını pek zevk almadan oynadım. Çok sekizlik bir oyun gibi ama aynı zamanda sekizden çok daha azını hak ettiği yerler de az değildi. 


Following Ekstrası


Oyundan son kısımlarda aşırı biçimde soğumuş olmasam daha çok eğlenebilirdim sanırsam. Hikayesi ana oyuna göre kat kat daha derli toplu ve ilgi çekiciydi. Mistik-Kültist yaklaşımları yakışmış buldum ama karakterler ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü önem kazanmıyor ve derinleşmiyorlar. Bu oyunun her hikaye ile ilgili şeyinde bu var ve beni çok tilt ediyor. Bu kadar uzun süre oynuyorum fakat gel gör ki ne bir karaktere sıcaklık duyuyorum ne de onların buna dair bir adım attıklarını görüyorum. Tek oyunculu bir oyun için çok ucuz mmo npc'si gibi kalıyorlar. Ana öküzümüz de dahil bu arada. 

DLC'nin sonu anladığım kadarıyla oyunun asıl sonu. Yani bir sonraki oyunda daha bir etkili olacak hikaye tabanı burada oluşturuluyor gibi. Zaten çok düşük ve kalitesiz biten ana oyunun sonuyla karşılaştırınca bu baya baya önde hissettiriyor. Mesela oyun boyunca hiç karşımıza çıkmamış bir şeyle, bir seçimle bitiyor. Bu bile aslında hikaye olarak DLC'ye ne kadar önem verdiklerinin bir göstergesi. Geri kalan her şeyi ile oyun aynı oyun. He bir tek araba var bu sefer. Aslında harita nitelik olarak da çok küçük bir  harita fakat sırf araba koydukları için gerdirebildikleri kadar gerdirmişler yani boş bir büyüklük var haritada. Neyse bitti işte daha ne diyim

79
03.11.2020































































































































































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Magicka ❌

Golden Compass ✅ 78

Hangover ✅ 64