Kayıtlar

Aylak Adam ✅ 99

Resim
Korkuluksuz sallantılı bir köprüde aradığımız tutamaklar. Hayatımız bundan ibaret. Kimileri paraya kimileri gurura tutunur. Ama o bilir ki tek gerçek tutamak, tek gerçek sevgidir. Benim bu kitapla çok farklı bir ilişkim var. Hayatımın hep değişik dönemlerinde okudum Aylak Adam'ı. Ve okuduğum dönemlerin hepsinde bir farklı aylaktım ben de. Şuan da öyleyim. Farklı şeyler deneyen aynı aylak. Çünkü temelde aynıyız. İkimizinde babası var bir türlü silemediği. İkimizde doymuşuz ama ikimizde arıyoruz. Yanından geçen kıvırcık saçlı kızla. Sırada yanında oturan kızla. Evine giderken gördüğü kızla hayaller kuran delileriz biz. Hayallerimiz masum. Belki biraz alaycıdır ama masum. Biz bir tutamak arıyoruz sadece. Anlık değil. Süresiz  bir açlık istiyoruz. İnsanları anlamamak ama onu bulmak içinde insanları anlamak istiyoruz. Biz sadece bir tutamak arıyoruz. Ama aslında biz sadece aramak için buradayız. Eğer bulursak artık aramayız. Belki kaç defa bulup aramaya devam ettik. Bizim olay

Daredevil 1 ✅ 78

Resim
Yaşadığınız şehre bağlı mısınızdır ya da ait olduğunuzu hissettiğiniz bir yer var mıdır? Aitlik duygusunu şehirlere kazandıran nedir? Açıkçası bu tip soruların cevapları benim için pek anlam teşkil etmiyor. Ben yıllarca yaşadığım farklı farklı yerlere farklı farklı anlamlar koydum. Oradaki yaşadıklarımı, oradaki sevdiğim insanları hep daha önemli gördüm. Şehirler benim için sadece birkaç dönem ayracıydı. Hiçbir zaman bir şehri sadece o şehir olduğu için sevmedim ve ona karşı bir sorumluluk hissetmedim. Bir memur çocuğunun olağan sıkıntılarındandır aitlik. Şehirlerden çok insanlara, özellikle de ailesinden olanlara daha bağlıdır(...). Bu yukarıda anlattığım şeyler sebebince şehrine bağlı bir ana karakter olan Matt Murdock ve neredeyse geri kalan tüm karakterleri görmek beni şaşırttı. Hell's Kitchen'ın enteresan bir çekiciliği var herhalde. Ama benim gözümde yadsınamaz bir sevimsizliği de var bu şehir sevgisinin. Çünkü çok anlamsız hissettiriyor. Matt Murdock sadece bir avu

Monty Python and the Holy Grail ✅ 70

Resim
Artık kesin olarak eminim ki Monty Python'ı anlamıyorum. Çünkü bu kadar insan yanlış olamaz gibi geliyor. Herhalde bir bildikleri vardır demeden edemiyorum. Bu Monty Python'ın komedi anlayışının bir getirisi mi yoksa başka bir şey mi en ufak fikrim yok. Ama hep bir parçası eksik hissettiriyor. Belki sahne sahne incelendiğinde gerçekten başarılı bir yapımdır ama bir bütüne oturttuğumda nedense o kadar etkilenmediğimi belirtmeliyim. Etkilenmedim çünkü bir bütün değil. Komedisine lafım yok kesinlikle komik ama ortada bir bağlam yok. Koca film o birkaç dakikalık sahneleri bağlamakta o kadar sıkıntılar yaşıyor ki benim gözümde bir türlü olmuyor. Tek tek, sahne sahne başarılı olan şeyleri bir bağlama oturtamadıktan sonra da benim için pek de bir şey ifade etmiyorlar sanırsam. Bunun aynısını Flying Circus'da da yaşamıştım ve kopukluk dizideki en büyük sorunum olmuştu. Bağlama oturtmada ki en büyük sorun ise Monty Python'ın kendine has absürtlüğü. Bu absürtlük Monty Pyth

Lucid9: Inciting Incident ✅ 67

Resim
Elinde iyi bir bilgisayar olmadan oyun oynamak uzun zamandır yapmadığım bir eylemdi. Benim tatilim bilgisayarım için de tatil anlamına geldi. O evde bir köşede yatarken ben de eski bir dostla beraberim bir süredir. Kendisi ile kısa bir zaman geçirdikten sonra düzgün bir şekilde çalıştırmayı başardım ama arkadaş ekran kartı ile çalışmayı reddediyor. Hal böyle olunca görsel olarak zorlamayacak bir oyun arayışına başladım. He bir de özellikle bedava ve arada program gerektirmeyecek bir şeyler aradım. Sonuç Lucid9 oldu. Yıllardır hep bir Visual Novel oynamak istemiştim de bir türlü önüne koyduğum setleri kaldıramamıştım. Bu türün oyuncuları genelde pek sevilen insanlar değiller. Weeaboo denilen kitleye ben de pek sıcak değilim. Ama bu sadece weeaboolar VN oynar demek değil tabi ki. Ama anime çizgi filmdir. Konuyla alakası yok ama belirteyim dedim. VN'lar aslında konsept olarak çok oyun gibi hissettirmiyorlar. Herhangi bir çizgi roman okumaktan pek bir farkları yok adında da anlaş

Açıklamalı Düzülke ✅ 62

Resim
Boyut fiziği, boyutlar arası geçişler ve buna benzer boyut fenomenleri hep ilgimi çekmiştir. İlgimi çekmesinin yanı sıra hayatımda kullandığım pek çok görüşünde bir parçasıdır. Hayat felsefenizde yere sahip olan, dini görüşlerinizde etkisi olan ve belki de en önemlisi sizi meraklandıran bir konunun üzerine bir şeyler okumak çok güzel bir his. Ama sorulacak bir soru ile "Bunun hakkında bir şeyler okumak mı daha güzel bir his yoksa bunun hakkında bir şeyler öğrenmek mi daha güzel bir his?" Aslında buna vereceğiniz cevap hayatınızı şekillendirmede önemli bir yere sahip. Şöyle bir örnek ile anlatırsak Film izlemeyi seven biri film yapmayı da sevmek zorunda değildir. Yani bir konuyu sevmeniz ona yönelmenizi, onu hayatınızın merkezine almanızı gerektirmez. Peki bunun bu kitap ile ne ilgisi var derseniz. Boyutlar üzerine bir hikayeden zevk almanız boyutlar üzerinde yapılmış bilimsel çalışmaları da seveceğiniz anlamına gelmez. Tabi ki boyutlar üzerine hikayeden zevk alan birinin

Monty Python's Flying Circus ✅ 54

Resim
İkonik şeyleri izlemeyi hep zor bulmuşumdur. İzlerken genelde ne düşüneceğimi, ne düşünmem gerektiğini pek kestiremem. Çünkü ikonik ürün çoktan birilerine bir şeyler düşündürmüş, bu düşünceler de o ürün için kalıplaşmıştır. Çünkü bu kalıplaşma olmadan ikonik, kült veya efsane ürün dediklerimiz zamana karşı koyamaz. Bu ürünleri izlerken de kalıp dışında düşünmek izleyeni suçlu psikolojisine iter. En azından Monty Python's Flying Circus'u izlerken ben böyle hissettim. Monty Python's Flying Circus benden önce pek çok merci tarafından izlendi ve üzerine yazıldı. Ve neredeyse ben hariç herkes çok eğlendi. Ama bu durum benim için yabancı değil ne yazık ki. 2001: A Space Odyssey'de de aynı durumu yaşamıştım. Herkes filmin sinematografik başarısı, mükemmel kurgusu ve derin hikayesinden bahsederken ben filmi sadece sıkıcı bulmuştum. Space Odyssey insanların söylediği tüm bu pozitif şeylere uygundu ve filmciliği çok değiştirmişti ama iyi yaşlanmamıştı işte ya da en basitinden

The Truman Show ✅ 96

Resim
 Gerçekten hayatlarımızı bir baloncuğun içinde yaşamıyor muyuz? Ya da etrafımızda kendi hayatımızla ilgili bir şeyler yaşanırken kontrolde olmadığımız hissine kapılmıyor muyuz? Peki ya biz de Truman gibi bir baloncuğun, yalan bir baloncuğun içerisindeysek? Eğer baloncuk yalansa neden acı, vahşet, kan kaçınılmazdır? Belki de baloncuk tek gerçektir veya bizim için en iyisidir. Ama en iyisi her zaman istediğimiz şey midir? Her şey bir kenara eğer biz izleyen olarak bu tip soruları soruyorsak bunu filme döken insanların akıl sağlıklarının yerinde olduğunu öne sürebilir miyiz? Yanlış anlaşılmasın hepimiz mental olarak bozuk yapılarız fakat bunu yapan bir beyin, izleyenin sorduğundan daha tehlikeli sorular sormaz mı? Bunu yazan, çeken, yöneten, oynayan kısacası bunu hisseden her insan şüpheye düşmez mi? Velhasılıkelam düştük. Film bitince şöyle bir etrafıma bakındım kimseler var mı diye. Ve eminim ki bir çok insan da aynı şeyi yapmıştır. Bir filmin bunu yaptırabilmesi de mükemmel bir e